Selam dünyada bir avuç kalan blog okurları, bu yazımda kendimden de örnekler vererek 30 yaş eşiği konusuna kısaca değineceğim.

Dante’ye inanacak olursak bendeniz, yolun yarısındayım. Yolu uzatmak niyetindeyim ama bu işler biraz kader, kısmet, genetik, beslenme ve çevresel faktörlere bağlı olarak gelişiyor malumunuz. Bundan dolayı iddialı konuşmayı tercih etmiyorum.

Hayatımın 32 senesi neler yapabileceğime dair hayaller, aksiyonlar ve başarısız planlamalarla geçti. Şimdi 35’im ve her şey çok daha güzel çünkü dümeni başka yöne kırdım.

2017 yılında babamı kaybetttim. Her erkeğin doğumu, babasının ölümüyle başlar sözünün ne kadar manalı ve derin olduğunu tecrübe ettim. Çok kısa bir zaman sonra gönlümde yatan aslan olan oyunculuktan içsel anlamda uzaklaşmaya başladım. Yine de 2019 yılına kadar oyunculuk yapmaya çalıştım. Hatrı sayılır kurum ve kişilerden birçok oyunculuk ve kamera önü oyunculuğu eğitimi aldım. Bu süreçte birçok projede yer alsam da bir türlü kalıcı ya da nitelikli bir rol alamadım. Bu süreçte cafe, meyhane ve tiyatro gibi birçok kurumda çalıştım ama güzel günler henüz gelmemişti.

2019 yılının Mart ayında bedelli olarak askere gittim. Dönüşte oyunculuğu tamamen rafa kaldırdım ve şu anda çalışmakta olduğum startup’a adım attım. Hayatımın en mutlu, en düzenli ve kendini gerçekleştirme anlamında en başarılı yıllarını yaşıyorum. 1 ay sonra burada 4. yılım dolacak ama işime karşı olan heyecanım her geçen gün artıyor.

İşte, bütün bu güzel şeylerin hayatımdaki 30 yaş eşiği ile derin bir bağlantısı var.

30 Yaş Eşiği Nedir?

İnsanların 30 yaşından sonra edindikleri hayat görüşü ve tecrübeleri ile dümeni başka yönlere kırmalarına ya da kendi pencerelerini parlatmalarına 30 yaş eşiği diyebiliriz. En azından bende durum bu şekilde işledi. Babamı 30 yaşımda kaybettim ve sanki birileri ellerinde tertemiz cam silme bezleri ile pencerelerimi sildiler. O süreçte kendi potansiyelimi fark ettim. Başarabileceklerim ile hayal ettiklerimin aynı rotada olmadığını büyük bir aydınlanma ile gördüm. Yine de 2 yıl boyunca emin olmak için çabaladım ve şimdi geldiğim noktada dümeni kırdığım rotanın doğru olduğunu anlıyorum.

Bir önceki paragraftan hareketle bazı okurların zihninde şu soru canlanıyor olabilir:

Babamız, hayat yolculuğumuzda sırtımızdaki bir yük mü?

Bilmiyorum. Olabilir. Bunu kötücül bir yerden söylemiyorum. Elbette “Keşke babam yaşasaydı, 10 katı yükü sırtımda taşırdım.” diyorum. Ben sadece bu süreçten heybemde birikenlerin böyle soruları zihnime nakşettiğini ifade etmek istiyorum.

30 yaş eşiğini aşmak için babanızı ya da bir yakınınızı kaybetmeniz gerekmez. Bu durum bende böyle tezahür etti. Sizdeki tezahürü, bir şeyleri fark edip kariyer değiştirmek ya da bambaşka bir bakış açısına kavuşmak şeklinde de olabilir pekala.

Aynı zamanda ille de 30 yaştan hemen sonra diye düşünmeyin. Bazı arkadaşlarım biraz daha erken bazı arkadaşları 35 yaşından sonra bu eşiği aşıyor. Yani biraz da kişinin kendi sebeplerine bağlı bir durum. Her iki durumda da kaybettiğiniz bir şey yok. Arkanıza yaslanın ve bulunduğunuz yaşın tadını çıkartın.

30 Yaştan Sonra

Genel çerçevede bakacak olursak 30 yaş bence gerçekten insan hayatı için tam bir bilgelik başlangıcı dönemi. 30 yaşına kadar sayısız karar vermiş oluyorsunuz. Kariyer, ilişkiler, inanç, algı… Bunlara başka maddeleri de eklemek mümkün. Verdiğiniz kararların sonuçlarının hayatınızı nasıl şekillendirdiğini bu dönemden sonra daha net görmeye başlıyorsunuz. Genelde daha az mantıksız karar veriyor daha az risk alıyorsunuz.

Daha sakin bir yaşamı tercih etmeye başlıyor, daha sakin tatiller arzuluyorsunuz.

Gece kulüplerinde eğlenme sıklığınız azalırken 2 bira/2 bardak çay/ 2 fincan kahve ile muhabbet edeceğiniz ortamları daha çekici bulmaya başlıyorsunuz.

Daha az heyecan daha çok huzur mottosunu benimsiyorsunuz.

Daha az kavgacı daha çok arabulucu oluyorsunuz.

30’lu yaşlara kadar onlarca arkadaşınız varken 30 yaş eşiğinden sonra birkaç dostunuz size yetiyor hatta fazla bile geliyor.

Bazılarımız okunacak ne kadar çok kitap var ama yaşanacak ne kadar az yıl var diye düşünmeye başlıyor. Kitap yerine film de konulabilir.

Yiyecek ve içecek seçimlerinde değişik tatlara açık olma durumu azalıyor. Banko olarak gördüğünüz seçenekler daha çok tercih edilir hale geliyor. Mesela sadece sade Türk kahvesi ya da Yeşil Efe…

Yalnızlık kimimize iyi geliyor olsa da uzun süren yalnızlıklar depresyona kolayca girmemize neden olabiliyor.

Şunun gibi cümleler zihninizde ve arkadaş ortamında çok sık yankılanıyor: “XX yılında doğanlar 20 yaşında mı oldu şimdi!”

Kendinizi halen ergen gibi hissediyorsunuz. Halen eskisi kadar hızlı koşabileceğinizi düşünüyorsunuz ama 100 metre sonra yorgunluk belirtileri başlıyor.

Yine de halen genç sayıldığınızı düşünüyorsunuz ve bu bir bakıma doğru çünkü halen dinçsiniz. Ayrıca kendi paranızı kazanıyorsunuz, hayatınızın kontrolü tamamen kendi elinizde ve tüm kararları günahıyla-sevabıyla siz veriyorsunuz.

30 Yaş Eşiği ile Alakalı Son Sözler

Muhtemelen en az 50 yaşınıza kadar sürecek olan bu güzel zamanların keyfini çıkartın. Halen gücünüz, kuvvetiniz yerinde. Kulaklarınız iyi duyuyor, gözleriniz iyi görüyor, burnunuz iyi koku alıyor. Bundan büyük bir hazine daha bilmiyorum.

Unutmayın, hiçbir zaman -neredeyse- hiçbir şey için geç değil. Şimdi ya da 1 ay sonra, 1 sene sonra… Kendi rotanızı kendiniz çizin.

Sevdiklerinizin kıymetini bilin. Sarılın, iletişimde kalın, sevginizi ifade edin. Bunu sadece aileniz olarak düşünmeyin. Sevdiğiniz bir arkadaşınıza da onu sevdiğinizi söylemekten kaçınmayın.

Daha çok okumaya ve izlemeye çalışın. İnanın hayat iyi şeyleri okumak ya da izlemek için çok kısa.

Baharın, yazın, kışın kokusunu içinize çekin. Kışın kömür kokusu, yazın deniz kokusu, baharda bir yasemin kokusu kadar iyi gelen pek az şey var benim için. Doğayı izleyin. Telefonunuzu bir kenara bırakın, dala konan bir kuşu izleyin. Uyuyan bir köpeği izleyin. Onları besleyin, evrene bir katkı sunun. Bir ağaca sarılmanın bana çok iyi gelen bir tarafı var, deneyin; hissedin.

Sessiz kalmayın. Daha çok dost sohbeti yapın. Çok dinleyin, az konuşun. Güzel yemekler yiyin, güzel içecekler için. Dünyada ne kadar anı biriktirirsek o kadar iyi.

Son olarak, merak etmeyi hiç bırakmayın çünkü merak ettikçe kendi evrenimizi genişleteceğiz. 🪐

Bu yazıyı da sevebilirsin: Bir Neslin Hikayesi: Sobalı Evde Büyümek