Bundan yaklaşık 10 yıl önce kişisel defterlere yazmak yerine bir bloga yazmaya karar verdim ve 29 Ekim 2011’de Suskumru ile “Merhaba Dünya” dedim. 10 yıl, göz açıp kapayıncaya kadar çabuk geçti ama bu yola çıkarken nihai bir amacım olmadı hiç. Daima süreçten keyif almaya baktım, sonra baktım ki gerçekten blogumla –her ne kadar az yazıyor olsam da– varlığıma biraz daha anlam katıyorum.
“Göle giden yol, gölden daha güzeldir”
der bir cümlesinde Kierkegard.
O kadar haklı ki o kadar olur. Yol boyunca göreceğin manzaralar, duyacağın sesler, tadacağın yemişler, hissedeceklerin ve düşüneceklerin; kendini bulma yolculuğunda çok önemli kazanımlar olarak sana geri dönecektir. Göle varamasan da olur.
Romantik girişle okuyucunun zihnine masaj yapma merasimini başarıyla sonuçlandırdıysam şimdi başlıkta vaadedilen topraklara giriş yapabiliriz. Bando ve mızıka çalabilir, top atışları duyulabilir; korkmayın. Bütün bunlar sizi selamlamak için.

En Güzel Tasarımlı Bloglar

Blog yazan ya da sıkı bir şekilde blog okuyan arkadaşlardan bana da uğramış olanlar iyi bilir; eskiden blogumun tasarımını çok sık değiştiriyordum. Nerede gözüme hoş gelen bir tema görsem hemen kurup deniyordum. Sonra baktım ki bu iş böyle olmayacak; kendime bu temayı buldum. Sanırım 2 yıldan fazla oldu ve uzun bir süre daha değiştirmeyi düşünmüyorum. Tabii, temanın orijinaline sadık kalarak birçok değişiklik de yaptım üstünde ama temeli aynen duruyor.

Tema seçerken hep estetik kaygıları düşünerek hareket ettim. Hatta net olarak söyleyebilirim ki öncelikle göze hoş görünmesine önem verdim. Birçok blog yazarı arkadaşım, yazdıklarımızın blog tasarımından daha önemli olduğunu düşünüyor olsa da bence ikisi birbirini tamamlayan unsurlar.

Harika bir yazıyı çirkin tasarımlı bir blogda okuyabilirim ama aynı harika yazıyı sade ve şık tasarımlı bir blogda okumanın verdiği haz bambaşka olur.

Taşralı köklerimizin çayla bağlantısı üzerinden bu konuyu örneklendirecek olursak, tasarımı kötü bir blogda iyi bir yazı okumayı şuna benzetebiliriz:

Uzun zamandır yemediğin kadar lezzetli bir yemeği doyasıya yemişsin ama kimse çay demlememiş. ?

İşte buradan hareketle ben de mümkün olduğunca sade ve şık bir blog tasarımı arayıp sonunda buna karar kıldım. Hem masaüstünde hem mobilde isteklerimi karşılayan ve temiz bir okuma deneyimi sunan bu tema, benim “Tasarımı Güzel Blog” kavramına bakış açımın da yansımasıdır. Şimdi gelelim, Türkiye’de tasarımını en çok beğendiğim 10 bloga.

🌿

 Dikkat: 

Bu listedeki bloglar, sadece tasarımları ile değil; aynı zamanda içerikleri ile de gönlümde bir tahta sahip olmuşlardır. Yani, seçimlerimi yaparken tasarımı içerikten ayrı tutmadım.

(Alfabetik olarak sıralanmıştır.)

🌿

Adam Karga

Adam Karga Blog

Adam Karga Blog

Karga Bey’in yazdıkları da tasarımları da hep nahif bir ruhun yansımalarıdır. (evet, doğrusu naif değil nahifmiş.) Bir bakmışsınız doğa seslerinden oluşan bir koroya önderlik ediyor, bir bakmışsınız göğe doğru pedal çeviriyor. Kafanızı sağa çevirseniz “İsmini Hak Etme Derdindeki Öykü”den bir sahne canlanır gözünüzde, sola çevirseniz Rıdwan ve Kuklası “Perde” der. Yani anlayacağınız hem tasarımları hem içerikleri ile insanın ruhuna bir kabullenmişlik ve dinginlik verir. Onu bir cümle ile bağdaştırmak istesem şunu seçerdim:

Burası Dünya yahu; burası bu kadar işte.

Ah Muhsin Ünlü

Beyn

Beyn Blog

Beyn Blog

Türkiye’nin en eski blog yazarlarından biri olan Barış, 2006’dan bu yana yazın ya da bir başka deyişle yayın hayatına devam ediyor. Her zaman sade ve okunabilirliği üst düzey tema seçmeye özen gösteriyor. Çok sık tema değiştirdiğini söyleyemeyeceğim çünkü şimdiki teması ile birlikte toplam 2 tema hatırlıyorum. Öte yandan okuyucuyu doyuran, nitelikli ve kalburüstü yazıları var. Bir dönem çok yazarlı bir blog olarak yayın yapsa da artık sadece Barış’ın Beyn’inden ekranlara yansıyanları okuyor olacağız.

Çıplak Yazar

Çıplak Yazar Blog

Çıplak Yazar Blog

İsmine bakıp da zihninizi erotik çağrışımlara açmayın. Peki, neden Çıplak Yazar ismi verilmiş? Blogun “Ben Kimim” sayfasında hem Tolstoy hem de Çıplak Yazar isminin ortak noktasını bulacaksınız. Sağdan soldan fışkıran detaylara yer vermeyi, okuyucuya saygısızlık olarak gören yazarın sade ama boş da durmayan bir tasarım çizgisine sahip olduğunu söylemek mümkün. Öte yandan tasarımdaki başarılı ve karakteristik çizgisini nefis içerikleri ile tamamlıyor.

Bir bakıyorsunuz 100 kelimeye sığdırılmış bir öykü okuyorsunuz, bir bakıyorsunuz nakliyatçıların hayata bakış açısına dair deneyime dayalı bir yazı…

Erkan Kavas

Erkan Kavas Blog

Erkan Kavas Blog

Tasarımda fazla görünme ihtimali olan her şeyi ortadan kaldıralım diye bir motto olsa, Erkan Kavas general olurdu. En önde savaşa gider ve son kurşununa kadar savaşırdı. Zira bloguna girdiğinizde gereksiz bütün ögelerden sıyrılmış bir tasarım görüyorsunuz. Aynı şekilde içeriklerinde de sözü yormadan, okuyucuya hap niteliğinde bilgileri verip gönderiyor. Yine de bazı yazılarda o hap niteliğinde bilgileri sindirebilmek için zinde bir zihne sahip olmak gerektiğinin altını çizmeliyim.

Kelimeler Benim

Kelimeler Benim Blog

Kelimeler Benim Blog

Blog dünyası ile ilk tanıştığım zamanlarda Sezer vardı, utanmaz gibi halen var. Her ne kadar artık yaban ellerde benzini su gibi içen SUV’lere biniyor olsa da mütevazılığından hiçbir şey kaybetmiş değil. Enseye şaplak, kaba ete parmak ilişkisinden ziyade sağlam dostluk kurulabilen bir adam olmasına rağmen kötü bir özelliği var: Kelimelerin kendine ait olduğunu zannediyor. ?  Hoş bu sahiplik ondan başkasına da pek az yakışır.

Her zaman sade, dikkat çekici ve TAKLİT EDİLEN blog temaları seçebilme becerisine sahip bir arkadaşımızdır kendisi. Bu temasını da birçok başka site/blogda görmek mümkün. Benim de bir dönem çok sevilen Voice adlı temayı ondan görüp kullanmışlığım var. Hafif mizah ile harmanlanmış bir yazım dili olan bu arkadaş, yazdıklarını dibine kadar okutma konusunda da epey becerikli.

Mustafa Türk

Mustafa Türk Blog

Mustafa Türk Blog

Ortamlarda “Çayyaş” olarak bilinen Mustafa’nın siyah-beyaz bir blogu var. Renk kullanmaktan kaçınmasına rağmen oldukça şık okunabilirliği yüksek bir blog tasarımı olduğunu söylemek mümkün. Bununla birlikte yazdıklarının da hafif nostalji, biraz gülümseme ve azıcık da sitem ile bezeli metinler olduğunu söylemek isterim kapıdan girmeden önce. Hayatında bir an olsun çaydan vazgeçmemiş bu adamın az da olsa dünya çayları ile ilgili yazılar yazmasını isterim. Kim bilir, bir gün belki…

Mutluluğun Peşinde

Mutluluğun Peşinde Blog

Mutluluğun Peşinde Blog

Her ne kadar birçok blogda gördüğünüz bir tema/tasarım gibi dursa da bu temanın en çok bu bloga yakıştığını düşünüyorum. Yeşil ve kahve tonlarının harmanlandığı bu tema, blog sahibinin yazım dilini de yansıtan bir havaya bürünüyor ve okuyucuyu öyle karşılıyor. Motivasyon, planlama, kitaplar ve daha birçok alanda ilham alacağınız şeyleri bir bir anlatmış Şeyma. Günün her saati ve her yerde okuyabileceğiniz yazılar için yer imlerinize kaydedin.

Tahsin Bey

Tahsin Bey Blog

Tahsin Bey Blog

Şehrin asi görünümlü efendi çocuğu Tahsin Bey ile ete kemiğe bürünüp karşımıza çıkıyor. Tahsin, blogunda sadelikte nirvanaya ulaşmasına rağmen yazdıklarının depresif bütünlüğü pek de sade değil. Yer yer acılardan, pişmanlıklardan ve geleceğe dair cılız arzulardan bahseden bir arkadaşınızla dertleşiyormuş gibi hissettiren bir blog burası. Acı çekmeye ama yine de gülmeye eğilimli biriyseniz 2 bira (veya 1 demlik çay) kapın ve Tahsin Bey’in karanlık dehlizlerinde gezintiye çıkın.

Tarık Çayır

Tarık Çayır Blog

Tarık Çayır Blog

Tarık Çayır’ı Youtube’daki “Çay Kahve İnsan” adlı kanalından tanıyanlar mutlaka olacaktır ancak kendisi eski bir internet meraklısı olarak yıllar önce karşıma çıkmış bir arkadaşımızdır. Blogunda genelde o ay okuduğu kitapları istikrarlı biçimde paylaşan bir yazar profili çizen Tarık, sadelikte o kadar ileri gitmiş ki WordPress’in varsayılan temalarından birini kullanıyor. Peki, yakışmış mı? Bence sonuna kadar evet. Sade ve ayrıntısız bir tema ve okuyucuya “Fazla zamanını almayacağım” diyen yazılar… Enfes birleşim.

Teakolik

Teakolik Blog

Teakolik Blog

Blog dünyasının gediklilerinden birini söyle deseniz Hamza Şamlıoğlu yani Teakolik, ilk aklıma gelenlerden biri olur. Her ne kadar yoğun olarak blog yazdığını söyleyemesem de yazdığı her şeyi iştahla okuyan bir okur kitlesine sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Çoook minimal tasarımı ve sıfır gereksiz ayrıntı prensibi ile göz dolduran bu blog da tıpkı listedeki diğer bloglar gibi sadelik odaklı. Blog yazarlığının şatafatlı bloglara sahip olmakla edinilebilen bir titr olmadığını çok net bir şekilde ortaya koyuyor.

Bu listeyi tamamen kişisel beğenilerim ve deneyimlerim ışığında belirledim. Elbette benim hiç farkında olmadığım ya da unuttuğum ama tasarımı ve içerikleri ile göz dolduran bloglar vardır. Şimdiden affola.
Bu yazıyı da sevebilirsin: 🌿 En iyi bloglar