Hepimiz geçmişe özlem duyuyoruz. Belki eskisi kadar iyi ve sorunsuz hissetmediğimizden belki geçmişteki pişmanlıklarımızdan belki de asla geri döndürülemeyecek olmasından dolayı kime sorarsanız sorun “Ah çocuk olsaydım” der. Ben de onlardan biriyim. Saatlerce bisiklet sürüp kilometrelerce yol gidip, sabahın köründen akşam ezanına kadar top oynayıp,(bizim zamanımızda akşam ezanından sonra dışarıdaki çocukları şeytan çarpar, cin çarpar diye eve çağırmaya çalışıyorlardı.) yorulmayan bir çocuk büyüdüğünde özlemez mi o tasasız günlerini? Mesela atari salonları vardı. Hiç unutmam para aldığım ilk işim bir atari salonunda çalışmaktı. Ve o işten önce ben o atari salonunun önünde taso oynamaktan acayip zevk alıyordum. Hatta öyle ki pantolonlarımın dizleri solmuştu diz çökerek oynadığım için. Bu örnekleri arttırmak mümkün ama bir arkadaşımız çok güzel bir yazı ile bunu zirveye taşımış. Ben de kendisinin yazısını resim dosyası şeklinde veriyorum. Keyifli okumalar.
Yazı buradan alınmıştır.
Ben çok özlem duyuyorum ya. 😀 Şu yaşımda hayattan bezer oldum herhalde ondan olsa gerek. 😀
Daha dur ya, olur mu öyle şey. Ben sadece özledim ama geri gelmeyeceği için de hayıflanmıyorum 🙂
Ben hiç çocukluğuma özlem duymuyorum. 🙂 Şimdi büyüdük, kafamız esiyor istediğimiz yere gidiyoruz. Sonunda pişman olsak bile, kararlarımızı kendimiz alabiliyoruz. Anlatmak yetmez. Kısaca özlem duymuyorum. Tamam, belki bazı zamanlar…
🙂 Ben ne yalan söyleyeyim duyuyorum. Önceden de kararlarımı alıyordum ve uyguluyordum. Belki doğru kararlar değildi ama en azından benim kararlarımdı. Çocukluk iyiydi be Hilal Hanım, dertsiz tasasız…
Yazı gerçekten çok iyi, bu muhteşem günlerin sonlarını yaşayabilen son çocuklardan olmak çok güzeldi. Trajikomik fakat bir o kadar da saf ve temizmiş o günler..
Aynen öyle, bakalım bundan sonra günler ne gösterecek…