Selam,

Bi’şeyler demek için açtığım bu kategori epey uzun zamandır boş kalmış. Zaten  boşluktan oluşan varlığımız  çerçevesinde biraz olsun dolu ya da dolu görünümlü şeyler yapmak adına bu yazıyı yazmaya başlamış bulunuyorum.

Bu yazı diziciği ile ilgili olarak diğer yazılara buradan ulaşabilirsiniz.

 Bir Kreatif Direktör Pastacı Olursa! 

Hazır ofis, sanal ofis gibi kavramları takip ederken ve bu alanda çalışan şirketlere bakarken mutlaka sizin de gözünüze çarptığını düşündüğüm Workinton’un bir ücretsiz etkinliğine denk geldim. Reklam Yaratıcıları Derneği’nin hazırladığı bu etkinlikte Burak Babür, Kreatif Direktörlükten pastacılığa geçiş sürecini bizimle paylaştı.

Workinton Levent Şubesi’nde gerçekleşen bu etkinlik, RYD’nin “Cumartesi 3-5 Etkinlikleri” kapsamında yapılan ücretsiz bir etkinlikti. 1 Ekim Cumartesi günü Levent 199’da bulunan Workinton’daydım. Ben biraz geç kaldım ama onlar da biraz geç başlamıştı. Malum trafik durumları dikkate alınmış, kendi adıma teşekkür ederim.

Bu arada Workinton gerçekten hem uygun fiyatlı hem de merkezi lokasyonları ile tercih edilebilecek bir çalışma alanı. Hazır ofis, sanal ofis, toplantı odası hizmetleri ile göz dolduruyor. Reklam yazısı olsun diye yazmıyorum, gezdim oradan biliyorum. Ayrıca bir çok Workinton şubesinde çalışma imkanınız bulunuyor. Levent,(Levent 199) Maçka-Nişantaşı, Esentepe, (Astoria) Maslak, (Veko Giz) Galata, Şişhane, Vodafone Arena, Kozyatağı, (AND) Kavacık, Ümraniye, (Buyaka) İzmir/Bayraklı, (Bayraklı Tower) ve Ankara/Söğütözü şubeleri kullanımınıza sunulmuş. Fiyatları da web siteleri üzerinden öğrenebilirsiniz.

Gelelim etkinlik detaylarına!

 Mozaik Pasta nasıl doğdu? 

 

Kendi sektöründe adı fazlaca duyulmuş olan ve “İşine güvenilen adam” ünvanına da sahip olan Burak Babür, kreatif direktörlükten pastacılığa uzanan hikayesini sundu. Son derece keyifli ve lezzetli (bunu açıklayacağım) bir atmosferde geçen etkinlik boyunca kısa kısa notlar aldım. Bu notlar arasından size sunmak istediğim ise Burak Babür’ün hikayesinin kısa bir özeti.

Her şey, Burak Babür’ün uzun süre çalıştığı reklam sektörüne biraz ara vermek ve farklı bir iş kolu ile uğraşarak nefes almak istemesiyle başlar. Belirli bir birikimi vardır ve bu birikimi değerlendirmek üzere hamburger odaklı bir işletme açmayı düşünür. Hatta küçük bir de planlama yapmıştır. Sadeliği benimseyerek menüde sadece 4 çeşit hamburger, 1 çeşit içecek ve 1 adet de tatlı olması gerektiğine karar verir. İyi bir arkadaşı olduğunu belirttiği X adlı arkadaşına konuyu açar ve arkadaşının verdiği fikirle olay bambaşka bir boyuta taşınır. Arkadaşı ona tatlı konusunda hangi seçimi yaptığını sorar. Babür de bu seçimi “Mozaik Pasta“dan yana kullandığını belirtir. X Bey ise diğer her şey yerine sadece mozaik pasta ile ilerlemesini önerir çünkü Babür’e hangi 10 alana yatırım yapmak istediğini sormuştur öncesinde. Babür’ün bu 10 seçimi arasından da daha niche bir alana inerek mozaik pastayı seçmesi bu şekilde olur. Tabi bu seçimde acayip lezzetli mozaik pasta yapan ablasının da payı büyüktür.  Ve birikiminin yalnızca % 10’unu kullanarak mozaik pasta seçimini yapar.

Güzel başlamıştır her şey ancak ilk etapta daha lezzetli mozaik pasta yapmak için denemeler uzun sürer. Arkadaşları artık bir çok mozaik pasta çeşidini denemiştir. Portakallı, orman meyveli ve daha bir çok çeşit… Ayrıca Babür de civar lokasyonlardaki bir çok işletmenin de mozaik pastasını denemiştir. Sonunda bir gün bir arkadaşı 3. dalga kahve zincirlerinden birinin bu pasta ile ilgilenebileceğini ve oraya giderek küçük bir tadım sunumu yapmasını söyler.

Babür, o sunumu yapmaya giderken iki farklı cafe/pastaneye de uğrar ve ilkinde ilgilenmezler. İkincisinde ise ilgilenirler ama çok da tutarlı bir geri dönüş olmaz. Ardından gittiği kahve zincirinde iki ortağın sohbeti esnasında onlara mozaik pastası olduğunu ve ilgilenip ilgilenmeyeceklerini sorar. İki ortak birbirlerine bakıp gülümserler. Zira kısa bir zaman önce mozaik pasta aldıkları işletme ile bağları koparmışlardır, memnun olmadıkları için. İşte hikaye böyle başlar. O kahve zinciri ile başlayan yolculuk daha sonra perakende satışın da yapıldığı minik bir showrooma ardından da biraz daha büyük bir atölye ve showrooma dönüşür.

Tabi ki bu etkinlikte bir mozaik pastacının en anlamlı hediyesi mozaik pasta olurdu. Bayağı getirmiş olduğunu tahmin ediyorum ama ne yazık ki ben son kalan 2 dilimden birini tadabildim. Nasıl mıydı? Şimdiye kadar yediğim en iyi mozaik pasta! Abartmıyorum, içindeki çikolata ve çikolata parçacıklarının tadı damağınızda kalıyordu. Yani benim damağımda kaldı 🙂

Ayrıca Babür, gerçek mozaik pastanın kakao ile değil çikolata ile ve pişirilmeden; aksine dondurularak yapılması gerektiğini söylüyor. Deneyimime göre son derece haklı. Fotoğraflarını ya da videosunu çekecektim ancak çok çabuk bitti. Kusura bakmayın, artık siz de sipariş edip tadına bakabilirsiniz. Son derece lezzetli.

 Dazlak Kelimesinin Kökeni 

dazlakDazlak kelimesinin kökeni konusunda hayli ilginç bir bilgim var artık. “Daz” kelimesi zaten başında saçı olmayan demekmiş, yani argo tabirle kel. Dazlak ise tıpkı kışlak gibi kelimenin biraz türetilmiş haliymiş. Kaynak isteyenler şöyle bir yeni sekme açıp ya da aşağıdaki bağlantıya tıklayıp sonuca ulaşabilir: TDK

 Hayvan Çiftliği Kitabı – George Orwel 

hayvan-ciftligi

Kitap, insanların yönetiminden memnun olmayan çiftlik hayvanlarının domuzlar önderliğinde örgütlenmesi ve insanları çiftlikten kovmasını anlatıyor. Ardından çiftliğin tüm işlerini hayvanlar yapmaya başlıyor ama zamanla iktidarın gücünü elinde bulunduran domuzlar, bu gücü hakkaniyetsiz biçimde kullanmaya başlıyor. Düzen değişiyor mu? Aslında hayır ama olan yine yönetilenlere oluyor. En sonunda da aslında iktidar sahiplerinin her kim yahut ne olursa olsun kötü olduklarını ortaya koyuyor.

Bu konuya da yakın bir okuma yapmak isteyenler için Onur Ünlü’nün “ İktidar Pistir, Ondan Hiç Durmadan Tiksinmeliyiz! ” başlıklı röportajını şuraya koyayım.

 Atlar ve At Türleri 

 

Utah’ta Mustang sürüsü

Przewalski Yaban Atı

Przewalski Yaban Atı

Bu kitabı okuyup bitirince hayvan türleri ile ilgili bir ufak araştırma yapayım dedim. Önce domuzları araştırdım, ardından da inekleri ve atları… En çok atlar ilgimi çekti çünkü estetik hayvanlar. Mesela ben vahşi atların sadece Amerika bozkırlarında yaşayan “Mustang” olduğunu sanıyordum ama Orta Asya’da Altay Dağları’nın her iki yanındaki açık arazilerde “Prezewalski” adlı vahşi atlar da varmış. Aynı zamanda bu atlara “Moğol Yaban Atı” da deniliyormuş ve bir diğer adı da “Takhi”ymiş. Adını, kendisini keşfeden “Nikolay Prezewalksi”den almış.

Prezewalski yaban atı daha tıknaz oluşu, bacaklarını daha kısa oluşu ve kuyruğunun daha uzun oluşu ile evcil attan hemen ayırt edilir. Postu çoğu yerde açık kahverengi, karnı sarımsı beyaz, yelesi ve kuyruğu siyahtır. Prezewalski yaban atı evcilleştirilemez .Daha ayrıntılı bilgi için: https://tr.wikipedia.org/wiki/Prezewalski_yaban_at%C4%B1

Atların en çok bilinenleri; Arap Atı, İngiliz Atı, Midilli ve Çin Atı’ymış.

Daha ayrıntılı bilgi burada varmış: https://tr.wikipedia.org/wiki/At

 Türk Kültüründe At 

Türk Kültüründe At

Türk Kültüründe At

Türk kültüründe ise at çok önemli bir yer teşkil etmektedir. Hatta “At, avrat, pusat (silah)” şeklindeki kelime öbeği de bunu kanıtlar niteliktedir. Türk kültüründe ata, efsanelerde de çok sık rastlanmaktadır. Efsanevi özellikler taşıyan; uçabilen, konuşabilen, sudan çıkıp gelen atlara rastlamak mümkündür. Bir çok han ve hakanın da atlarının isimlerinin efsanelerde anılıyor olmasını ata verilen öneme örnek olarak gösterebiliriz. Daha ayrıntılı bilgiler isteyenlere şu adresleri verebilirim:

 Babaannemden kelimeler 

Babaannemin kelimelerine ara ara burada yer veriyorum. Bana ilginç ve bir o kadar sevimli gelen kelimeleri mevcut. Bu aralar aklımda kalanları ve anlamları ise şöyle:

Angas: Çok aradım taradım ama sözlükte ya da internette bir anlamını bulamadım. Babaannem biri boş konuştuğu zaman ona şu uyarı cümlesi ile ateş eder: “Angas angas konuşma da benim canımı sıkma!

Hasgene: Kendisi Trabzon/Sürmene kökenli olduğu için bu kelimenin de oralardan geldiğini düşünüyorum. TDK bu kelimeyle ilgili aramalarıma sonuç vermedi. İnternette ise Beşikdüzü, Vakfıkebir, Trabzon gibi lokasyonlarda “Tam olarak, iyice” anlamlarına geldiği yazıyor. Babaannem de aşağı yukarı bu şekilde kullanıyor. Örnek: “Ufacık çocuk hasgene açtı da televizyon izliyor!”

 Vlog denemeleri 

Bilenler bilmeyenlere duyursun, duyurmayan unutmazsa ve utanmazsa aklına gelince duyursun. Ben arada bir vlog çekiyorum. Yani video blog… Kendi hayatımdan kısa kesitler sunuyorum. Ben belki takip ederim diyen varsa: Bazı Güzel Şeyler! Hatta bugün 4 blog yazarı buluşacağız. Onu da kısa kısa çekerim diye düşünüyorum. Kim mi bunlar? İsim sırasına göre;

  • Burakoli
  • eResul
  • Pinquitte
  • Suskumru (Yani ben)

Bakın bu kadar yazmışım, eğer buraya kadar okumuş olan varsa, canımdır. Neticede emeği saygıyla karşılamak lazım değil mi? Okumayıp yazı sonuna gelen varsa, ayıplıyorum onu.